Beşiktaş mı, Galatasaray mı? Elbette Fenerbahçe ! – 15 Şubat 2001 – NTVMSNBC – Oğuz Büktel

Beşiktaş mı, Galatasaray mı? Elbette Fenerbahçe ! – 15 Şubat 2001 – NTVMSNBC – Oğuz Büktel

http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/64079.asp

Beşiktaş mı, Galatasaray mı? Elbette Fenerbahçe !
Fenerbahçe, halka açılma konusunda acele etmemekte bence en iyisini yapmaktadır. Ezeli rakipleri bu konuda Fenerbahçe’ye iki farklı şekilde simülasyon imkanı vermektedir.
Oğuz Büktel
15 Şubat—  Geçtiğimiz hafta oynanan ve sürpriz sonucun çıkmadığı Fenerbahçe – Galatasaray maçının tadı damaklarımızda hala dururken, haftasonu yaşanan ligle birlikte futbol heyecanı tekrar gündeme oturdu. Ekonomi programlarının bile gündeminden düşmeyen futbol bu derece konuşulurken, Fenerbahçe’nin güzel futboluyla Türkiye’ye bir kez daha keyifli günler yaşatması ekonomi ve siyasetin sıkıntılı gündemini epey rahatlattı.

NTVMSNBC’de ilk yarı için yapılan ankette şampiyon adayları arasında 1. sırada gösterilen Galatasaray, buradaki yerini yüzde 48’e yüzde 38 oranla Fenerbahçe’ye kaptırırken, liderlik de aynı akibetten pek kurtulamayacak gibi gözüküyor.
       2000 yılının başlangıcındaki olumlu ortamda moda olan halka açılma futbol kulüplerine de sirayet etmişken, yaşanan kriz, ekonominin ve sermaye piyasalarının içinde bulunduğu durum da Beşiktaş ve Galatasaray’ın halka arzını, Galatasaray’ın stad projesine benzer bir şekilde gündemden düşürdü.
     
ŞİRKETLEŞME YÖNTEMLERİNDEKİ FARK
       Futbol kulüplerinin halka arzıyla ilgili bundan önce de iki yazı yazmıştım, konu iki boyutuyla da ilgimi çekiyor. Özellikle spor camiasında yanlış değerlendirilen yönleri oldukça fazla.
       Bir çok kişi halka açılmanın kulüpler açısından bir kurtuluş olduğunu yazar ve konuşurken, bunun sihirli formül olmadığını, asıl önemli olanın halka açılmadan sağlanacak kaynaktan çok, şirketin halka açılmayla birlikte futbol kulübünün kurumsallaşması, şeffaflaşması ve çağın gereğine uygun bir şekilde yönetilen ve hem karlılığı ve hem de şirket değerini- shareholder value- artırmak amacını güden bir hale gelmesi gereğini savunuyordum. Bu yazıda, ise iki kulübün halka açılma yöntemleri, ya da daha doğru bir deyişle şirketleşme yöntemleri arasındaki farktan bahsetmek istiyorum.
       Beşiktaş:
       Beşiktaş, futbolla ilgili tüm gelir ve giderleri Beşiktaş Futbol Yatırımları A.Ş. adlı şirkete
       devrediyor. Yüzde 100 mülkiyeti BJK’ne ait olan şirketin bu hisselerinin toplam değerinin 200 milyon dolar olarak tahmin edildiği şirket yetkilileri tarafından belirtiliyor.
       Şirket sermaye artırımı yoluna giderek, rüçhan hakkını kısıtlayacak ve bu hisseleri halka arz edecek. Yüzde 40 civarının halka arz edilmesiyle birlikte elde edilecek para (emisyon primi) ise yaklaşık 80 milyon dolar.
       Bu parayla kulüpten bonservislerin alınması planlanıyor. Böylece elde edilecek para BJK’ya aktarılacak. Şirket ise elinde mevcut aktifler olan bonservisler ve şirketten kiraladığı haklar (reklam gelirleri, TV yayın hakları, stad gelirleri, isim hakkı gelirleri, vd gelirler) ile faaliyetlerine devam edecek.
       Şirketin hiç borcu olmayacak, ve muhtemelen bonservis bedellerinin kulüpten alınmasından sonra arta kalan para şirketin işletme sermayesi olacak. BJK, yani kulüp ise elde ettiği parayla mevcut borçlarını ödeyecek, ve futbol dışı faaliyetlerini sürdürecek. Yani BJK Plaza ve diğer gayrımenkulleri kulüp bünyesinde kalacak.
       Bu sistemi şematik bir şekilde açıklarsak, ortaya çıkan tablo ise şöyle :

Beşiktaş’ın halka arz süreci İş Yatırımın önderliğinde bir konsorsiyum tarafından yürütülüyor. Kulüpten yetkililerin açıklamalarına göre ise, halka açılma planları 13,500 endekse göre yapıldı ve endeksin bu seviyeye ulaşmasının ardından halka arz tekrar gündeme gelecek.
       Galatasaray:
       Galatasaray konusunda daha öncede yazı yazmıştım. Ancak bunun üzerine somut bir takım gelişmeler oldu ve rakamlar üzerine konuşma şansına sahip olduk. Öncelikle Galatasaray’ın kurduğu bir şirket var, Galatasaray Sportif A.Ş.
       Bu şirkete kulüp ayni sermaye olarak TV yayın hakları, reklam gelir hakları, forma ve sponsorluk hakları, avrupa maç gelirleri, ürün satış hakları ve internet gelirlerini koymuş durumda. Yani Ali Sami Yen stadı gelirleri dışında hemen hemen tüm gelirlerini koymuş durumda. Beşiktaş’tan farklı olarak bonservis bedelleri de şirkette yer almıyor.
       Firma öncelikle, AIG adlı bir Amerikan grubunun risk sermayesi şirketine yüzde 21 hissesinin satışını gerçekleştirmiş durumda. Buradan elde edilen gelir olan 20 milyon dolar ise GS kulübünün banka borçlarının bir kısmının kapatılması amacıyla kullanılmış durumda. Öte yandan satılan hisselerin tamamı kulübe ait hisseler ve gelir doğrudan kulüpte kalmış durumda.
       Sonuçta hisse oranı ise yüzde 79’a düşüyor. Kulüp bunun hemen ardından yüzde 15’lik hisseyi de halka açma çalışmalarına başlıyor. Halka açılma işi ise ilk operasyonu yapan ve yıllardır bu işle uğraşan Ata Yatırım’a değil de, İktisat Yatırım’a veriliyor.
       Kulüple Ata Yatırım arasında bundan dolayı ortaya çıkan ihtilaf ise mahkemeye yansıyor. Halka açılma işinde ise piyasa şartları nedeniyle bir erteleme olmasa da bekleme sürecine girildi. Eğer halka arz gerçekleşirse, kulübün elde etmeyi düşündüğü rakam 200 milyon dolar toplam bedel üzerinden 30 milyon dolar daha.
       Bu işlemin ardından kulübün elinde şirketin yüzde 64 hissesi kalacak ve kulüp net gelirlerin 2/3’ünü alabilecek. Galatasaray’ın halka arz ve şirketleşme operasyonu ise şematik olarak şöyle:

   BJK ve GS uygulamalarının avantaj ve dezavantajları ise şöyle sıralayabiliriz :
* BJK’nin kurduğu şirketin yönetimi çok daha zor ve tam olarak İngiliz şirketleri olan Manchester United sistemine benzer. Eğer başarılı olursa, kurumsallaşma anlamında da çok katkı yapacaktır. Ancak şirketin analistler tarafından değerlendirilmesi daha zor. Üstelik hisse senedine yatırım yapan yatırımcı açısından başarısız transferlerin maliyeti çok daha fazla. Herhangi bir kötü transfer (örn. Khlestov) doğrudan gelir tablosuna yansıyabilir.
* GS’nin kurduğu şirketin kısa vadede başarılı olma şansı çok daha yüksek. Özellikle hisse senedi yatırımcısı açısından. Bu da hisse senedi olarak GS Sportif A.Ş.’yi daha cazip kılıyor. Ancak bu konunun bir de kötü yanı var. GS kulübünde bugüne kadar yapılan yanlışlar, ve kötü yönetimin bu halka açılma sayesinde ortadan kalkma şansı az. Gelecek kaynak har vurulup harman savrulursa kulüp mali yapısı daha da bozulabilir. Bunun sonucunda değerli futbolcuların satılma zorunluluğu gelebilir. 
* Beşiktaş’ın sisteminde halka açılmanın arkasından şirket bilançolarının değerlendirilmesinde ve gelirlerin vergilendirilmesinde bir takım soru işaretleri mevcut. Örneğin, bonservis bedellerinin sözleşme süresi boyunca mı, yoksa futbolcunun tahmini oynama süresinde mi amorti edilecekleri belli değildir. Futbolcu satışında bonservis defter değeri ile satış değeri arasında oluşacak fark vergiye tabii midir, değil midir?
* Sakatlıklara karşı bonservis bedelleri üzerinden yapılacak sigorta maliyetleri şirketlere ek yük getirecek, ancak sakatlanma risklerini azaltacaktır. 
* Şirket hisselerini alanların şirket gelirleri ile ilgili istikrarlı tahminler yapmaları güçtür. Özellikle son yayın ihalesi, bu alandaki riskin varlığını ortaya koymuştur.
* Halka açık şirketler üzerinde fiyata etki yapacak her türlü haberlerin daha dikkatli yapılması gerekmektedir. Örneğin transfer dedikoduları, hatta spor yazarlarının yorumları bile bu sınıfa girebilir. (Kazım Kanat, Fenerbahçe’nin Sırp oyuncuları diye yazarken daha dikkatli olacaktır, ya da başka bir yazar Pascal Nouma’nın alkol bağımlılığını yazarken)
* Yine aynı nedenle halka açık şirketler, kamunun tam, zamanında ve doğru olarak aydınlatılması ilkesi nedeniyle dernek olan kulüplere karşı transfer vb. Konularda bir dezavantajı sözkonusudur. 
* Futbolculara kayıtdışı ödeme yapılması ve bu sayede onların düşük vergi ödemesi uygulaması kalkacaktır. Bu uygulama kamu vicdanını rahatlatırken, kulüplerin ve futbolcuların huzurunu bozabilecektır.
* Özellikle Galatasaray’ın Fenerbahçe (!), Beşiktaş’ın Gençlerbirliği ve Fenerbahçe’nin Gaziantep maçları öncesi hisse fiyatları dalgalanabilecektir. Bu ortamda önceden pozisyon alanlar karlı çıkabilecektir.
* Fenerbahçe, cömert Başkanı Aziz Yıldırım sayesinde, bu konuda acele etmemekte ve bence en iyisini yapmaktadır. Üstelik ezeli rakipleri bu konuda Fenerbahçe’ye iki farklı şekilde simülasyon imkanı vermektedir. Öncelikle Mustafa Denizli sayesinde kurumsallaşma hamlesine başlayan Fenerbahçe, Aziz Yıldırım öncülüğünde tesisleşme konusunda da rakiplerini son yıllarda geride bırakma yönünde büyük bir hamle yapmıştır. Eğer bu konularda yaptığı hamleleri tamamlar ve iki örneğin olumlu yanlarını alırsa, kurulma tarihinde olduğu gibi rakiplerinin arkasından gelse bile bu alanda da onları geçme şansına sahip olacaktır.
       Not: Bu yazı Galatasaray – Deportivo maçından önce yazılmıştır. Bu akşam gerçekleşecek olan maçta Galatasaray’ın ve taraftarının Türkiye’yi en iyi şekilde temsil etmesini diliyorum. 

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir